photo_01012012221946_3639Diyabet her yaşta ortaya çıkabilir, yaşam boyu sürer ve tedavi edilmesi gerekir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde hızla artmaya devam eden, dünyanın en yaygın kronik hastalığı olarak kabul edilen “Diyabet“ pankreastan salgılanan insülin hormonunun yokluğu veya işlevini tam olarak yerine getirememesi sonucu ortaya çıkan bir metabolizma hastalığıdır. Günümüzde, diyabet konusundaki araştırmalar hızla ve artarak devam etmektedir. Yapılan son çalışmaların sonuçlarının çok sayıda doktor, diyetisyen ve hemşireye aktarıldığı 45. Ulusal Diyabet Kongresi ise 20- 24 Mayıs 2009 tarihlerinde Antalya’da gerçekleşmiştir.

Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) 2000 yılındaki son verilerine göre dünyada 171 milyon diyabet hastası vardır ve bu rakamın 2030 yılında 366 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir.  DSÖ ile birlikte Türkiye çapında yapılmış olan çalışmanın sonuçları 2000 yılı nüfusuna yansıtıldığında Türkiye’de 3,2 milyon diyabetli hasta olduğu düşünülmektedir. Yaklaşık 2,8 milyon kişi ise, gizli diyabet hastasıdır. Sonuç olarak, diyabet ülkemizde yaklaşık %7’lik grubu yakından ilgilendirmektedir.

Diyabet; Erken tanı ve iyi bir tedavi ile bireyin normal yaşam kalitesini düşürecek bir hasara sebep olmayan ancak tedavi edilmediği durumda ciddi organ hasarlarına yol açan bir hastalıktır.Kısa dönemdeki komplikasyonları;

  • Hipoglisemi
  • Hiperglisemi
  • Laktik Asidoz

Uzun dönemdeki komplikasyonları;

  • Retinopati (gözlerin hasar görmesi)
  • Nöropati (sinirlerin hasar görmesi)
  • Nefropati (böbreklerin hasar görmesi)
  • Diyabetik ayaktır.

Kimler risk altında?

  • Beden kitle indeksi 25 kg/m2’nin üstünde olanlar ve bel çevresi (kadınlarda > 80 cm ve erkeklerde > 94 cm ) geniş olanlar
  • Birinci derece akrabalarda diyabet öyküsü olanlar (anne, baba, kardeş gibi)
  • Total, LDL kolesterol ve trigliseridleri yüksek veya HDL kolesterol düzeyi düşük olanlar
  • Kalp damar hastalığı bulunanlar
  • Polikistik over hastalığı olanlar
  • Kan basıncı yüksek olanlar
  • Hamilelikte Gestasyonel Diyabet tanısı konmuş veya 4 kg üzerinde çocuk doğurmuş olanlar
  • Daha önceden gizli şeker tanısının konan bireyler

Yüksek riskli grupta kabul edilmektedir.

Nasıl tedavi edilir?
Diyabet tedavisi dört ana bileşenden oluşmaktadır.

Tıbbi Beslenme Tedavisi
Diyabet tedavisinin çok önemli bir parçasıdır. Diyabetlilere, diyet yapmaları değil yaşam tarzı değişikliği yapmaları önerilmektedir. Sağlıklı beslenmeyi öğrenmek, kan şekeri kontrolünü sağlamada altın anahtar niteliğindedir. Diyabetli bireye özgü beslenme planı uygulanarak, hipo ve hiperglisemi oluşumu önlenmelidir. Bireye, hangi besini, hangi miktarlarda ve hangi sıklıkta yemesi gerektiği öğretilmelidir.

Egzersiz
Kan şekeri kontrolünü sağlamaya yardımcı olur.  Alınan besinlerin, kas dokuları tarafından kullanımını hızlandırır, egzersiz esnasında kaslar 20 kat daha fazla glukoz kullanır. Yapılan araştırmalar Tip 2 diyabetlilerin yaklaşık %80-85’i obez olduğunu göstermektedir. Bu nedenle düzenli egzersiz yapan bireylerde, enerji harcamasına bağlı olarak yağ dokusu kaybı gerçekleşeceği için kilo kontrolü de sağlanmış olur. Haftada en az 3 gün 30 dakikalık yürüyüş önerilmektedir.

İlaç/ insülin
Tip 1 diyabet hastası olan bireylerin insüline ihtiyaçları vardır. Vücut insülin yapamadığı için mutlaka enjeksiyon veya pompa yolu ile yerine konulmalıdır. Tip 2 diyabetlilerde ise beslenme tedavisi yeterli olmazsa, kan şekerini dengeleyebilmek için ilaçlara veya insülin kullanımına ihtiyaç duyulabilir.

Diyabet Eğitimi
Diyabetli bireyin, diyabet hakkında gerekli eğitimi alması büyük önem taşımaktadır. Diyabet yaşam boyu süren bir hastalık olduğu için; Kan şekeri ölçümünü ve kontrolünü yapabilmeli, sonuçlarını değerlendirebilmeli, nasıl beslenmesi gerektiğini öğrenmelidir. Bunun için hekim, diyetisyen ve hemşireden oluşan sağlık ekibinden eğitim almalıdır.