Diyet yapan birçok kişi açlığa dayanamadığı ya da sadece mönülerden zorlandığı için vazgeçmiyor. Vazgeçmesinin en önemli gerçek nedenlerinden biri psikolojiktir.  Diğer önemli neden de, özellikle zamanı kıt kişilerin diyet programında yer alan malzemeleri temin etmek ve hazırlamakta zorlanmasıdır.

Vazgeçenler ya sıkılıyor veya kilo kaybetme hızından tatmin olmuyor. Bazıları da “suçluluk duygusu” ile bir anlık düşüş yaşıyor veya devam etmek için kendisini çok “mahrum” hissedip dönüş yapıyor, vazgeçiyor. Sonra da birçoğu başarısızlığını açıklamak için, diyetisyeni, diyet programını, yaşam şartlarını veya kilo vermeye müsait olmayan bünyesini suçlayabiliyorBu tarz birçok kereler kendisini tekrar ediyor. Sonuç olarak bazı kişiler kendisine zor gelenin gerçek nedenini hiçbir zaman kavrayamadan, yıllarca diyetisyen diyetisyen gezip, kilo vermeye çalışıp, başarısız oluyor.

İnsanların diyet yaparken psikolojik zorlukların göz ardı edebiliyorlar: Psikolojik nedenleri üç ana grupta toplayabiliriz:

  • Kilo kaybetmenin diyet yapan kişiye ne kazandıracağının (amacın) bilinmemesi

İster 5 ister 50 kilo verilmek istensin, yeme alışkanlıklarının ve belki birkaç diğer yaşam tarzı alışkanlıklarının da değiştirilmesi gerekebilir. Bu değişiklikler diyet programının 1. haftasında zor gelmeyebilir. Çünkü başlangıçtaki doğal heyecan, diyet yapan kişiyi motive etmeye yeterlidir. Ancak, genelde 2 – 3 hafta sonra, “yeni” yeme alışkanlığı her zamanki yaşam tarzıyla çatışmaya başlar ve kişi bu konuda hazırlıklı değilse, diyete devam etme arzusu solmaya başlar.

Diyetini, sahip olacağı daha iyi kilo ve ölçülere pasaport olarak görmek yerine,  bir “engel” bir “yük” olarak görmeye başlar. Diyet programı yapmayı istediği değil, yapmaya “mecbur” olduğu bir şey haline gelir.
Bu, diyet yaparken kişilerin karşılaştığı ilk büyük duygusal problemdir. Bu problemi aşmak için, gerçekten neden kilo kaybetmeye çalıştığımızı (amacımızı) bilmemiz gerekir. Bize sonuçta ne yararı olduğu konusunda net, gözümüzde canlandırabildiğimiz bir fikre ihtiyacımız vardır. Çünkü ancak olmasını umutla beklediğimiz çok net bir fikir sayesinde, eski, yanlış alışkanlıklara dönme dürtülerine karşı direnç gösterebiliriz.

Genel faydalar olan daha ince, daha hafif olmak fikri yeteri kadar güçlü değildir.  Hatta daha sağlıklı…  Daha egoist, daha özel, gözümüzde canlandırabileceğimiz– odaklanmamıza komuta eden bir faydaya (amaca) ihtiyacımız vardır. Ne seçersek seçelim, amacımız ne olursa olsun,  kafamızın içinde gürültü yapmalıdır! Hatırlayın, bir şeyi “yapmaya mecburum” diye hissettiğimiz zaman (vergi ödemek, evi toplamak v.s.) bu bizim düşmanımız haline gelir ve motivasyonumuz pencereden uçar.

Sağlıklı beslenmenin yaşam tarzı haline gelmesi veya diyetin uzun vadeli olması için, onu“istemek” gerekir.

  • Mükemmel olmaya çalışmak

En başarılı diyet uygulayan kişi bile, birçok hata yapar. İnsanların kötü günleri, kötü haftaları, hatta bütün bir ayları bile kötü olabilir. Raydan tamamen çıkabilir.  Fakat bunların hiç biri sonunda başarılı olmayı engellemez. Neden engellemez? Çünkü hatalardan öğrenilir. Hatırlayın, deneyimlerimizin birçoğu başarılarımızdan değil, hatalarımızdan, başarısızlıklarımızdan elde edilir. Ne yazık ki diyet yapan birçok kişi mükemmel olmaya çalışıyor, başarısızlıklarını tolere etmeyi imkânsız görüyor ve suçluluk duygusu altında eziliyor. Çok küçük bir sapma (mesela bir hafta sonunda) bile onları eziyor. Esas zararı, bu minik sapma değil, suçluluk duygusu veriyor. Alınacak ders şudur: Diyet yaparken mükemmel olmaya çalışılmamalıdır. Bu, sadece suçluluk duygusunu yükseltir ve başarısızlığa neden olur. Onun yerine, hataları kabul edip, hata yapıldığı zaman zihnin dağılmasına izin verilmemelidir. Başarısızlık değil, öğrenme deneyimi olarak kabul edilmelidir.  Bunu yapmak, kişinin suçluluk duygusunu yok etmesine ve diyetine daha kolay geri dönmesine yardım eder.

  • Diyeti yarış olarak görmek

Diğer genel problem, kilo kaybetme hızı ile ilgilidir. Bir çok diyet yapan kişi hızlı kilo kaybetmeyi bekler ve vücudunun  bu hıza uymamasına psikolojik olarak hazır değildir. Bir hafta hiçbir kilo kaybı olmadan geçerse, keyfi kaçar ve ilgisi azalmaya başlar.Ne yazık ki, ister beğenelim ister beğenmeyelim, insan vücudu yaşamı sürdürmek üzere dizayn edilmiştir. Görüntü için değil. O nedenle, vücudumuz zaman zaman, önemli bir enerji kaynağı olarak gördüğü vücut yağının kıtlaşmasını istemediği için, erimesiyle hiç ilgilenmez. Sabırsızlığı yenmek ve istikrarlı kilo vermeyi sağlamak için, diyeti bir yarış olarak görmeyi bırakmak, onun yerine bir macera olarak görmek gerekir. Bu, endişeleri azaltır ve yeni beslenme alışkanlıklarının hayata girmesine yardım eder.

Diyet yaparken cesaretinizin kırılmaması için:

  1. Tartı üstüne çıkmak, haftada bir güne inmelidir.  Kiloyu sık sık kontrol etmek, sadece bizim cesaretimizi kırar, olaylara kısa vadeli baktırır. Bu da, diyet yapana yardımcı olmaz.
  2. Kulağa hoş gelmese de, “istikrarlı” kilo kaybetmek gerekir. Çünkü ancak yavaş kilo kaybı kalıcı olur.  Ayrıca bir haftada belli bir miktarın üzerinde verilen kilo yağ değil kas veya sudur. Su kaybetmek sadece geçicidir ve böylece bir önemi yoktur. Kas kaybetmek metabolizmayı yavaşlatır ve ileride kilo alma riski doğurur.
  3. Bir sonraki diyet maceranıza başladığınız zaman sadece hatırlayın: Aceleye gerek yok. Kendinize gerçekçi bir hedef koyun ve doğanın akışına bırakın.Eğer kendinize koyduğunuz zaman sonunda hedefinize ulaşamazsanız ve daha uzun zaman alırsa, ne olmuş yani? Kaybedecek neyiniz var?