Serhan Süzer Kimdir?

1977 yılında İstanbul’da doğan Hasan Serhan Süzer, ortaöğrenimini İstanbul’da tamamladıktan sonra 1995 -1999 yılları arasında yükseköğrenimini Kanada’nın Montreal kentindeki Mc Gill Üniversitesi’nde finans ve muhasebe alanlarında tamamlamış. Ritz -Carlton İstanbul otelinin açılışından itibaren otelin mülk yönetimini üstlenmiş olmasının yanı sıra, 2003’ten beri arası Süzer Grubu Uluslararası İlişkiler Departmanı Yöneticisi görevini sürdürüyor. 2007’de KFC Türkiye ve Pizza Hut Türkiye’yi bünyesinde bulunduran Turkent A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Üyesi olan Serhan Süzer, Nisan 2010’da İcra Kurulu Başkanlığı’na getirilmiş, ayrıca EKO A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini de beraber yürütüyor. Süzer Grubu İcra Kurulu Başkan Yardımcısı ve Süzer Grubu Genel Müdürü olarak çalışmalarını sürdürmekte olan Serhan Süzer, 2008 yılında Kosta Rika Cumhuriyeti’nin Türkiye Fahri Konsolosluğunu da yürütmeye başlamış.

Serhan Süzer tam bir işkolik, yaptığımız sohbetin sonunda ben de kendisine yoğun  yaşam şeklimden de bahsettiğimde “ evet beni en iyi siz anlarsınız” dedi. Biz röportajı 19 Mayıs günü yaptık birçok yöneticinin tatilde olduğu o gün biz ikimizde çalışıyorduk anlayacağınız. Ama o bu tempodan mutlu 6 gün çalışıyor çalışırken yemek yemeyi bile unutuyor. Ancak bana küçük bir söz vererek en azından kahvaltı öğünü ve ara öğün disiplinine yeniden başlayacağını söyledi eminim uygulamaya başladı bile, keyifle okumanızı dilerim

 ÇOK DİSİPİNLİ OLMASININ, ÇOK ÇALIŞMASININ TEMELİNDE” MUTLULUK”VAR.

 HAYATTA HER ŞEY BİR DENGE

 Bana yemek yapmayı babam öğretti

 

serhan_suzer_roportaj D.K. Beslenme alışkanlıklarınızdan başlamak istiyorum nasıl bir düzeniniz var?

S.S. Aslında ben beslenme ile ilgili sabit bir program takip etmiyorum. Ama, bilinçaltım beni hep kontrol eder. Örneğin, çok yemek yediğimi düşündüğüm bir günün ertesinde öğlen yemeğini salata ile geçiştiriyorum. Üniversiteyi Kanada’da okudum. Oradan edindiğin bir alışkanlık bu.  Eğer bir öğlen yemeğim yoksa, salata veya sandviç yiyorum.

D.K. Kahvaltı eder misiniz?

S.S.  Kahvaltı genelde seviyorum ama, evden çok erken (sabah 7:00) çıkıyorum. O nedenle mesela bir muz yiyorum. Ofise gelince yemeği unutuyorum. Arkadaşlar bazen simit ya da poğaça getiriyorlar. Bunların dışında uyguladığım bir program yok.

D.K. Kilo alıp verdiğinizi kontrol eder misiniz? Tartılır mısınız?

S.S. Hayır, pek tartılmam. Aslında tartı var ama… Ben son 10-12 senedir aynı kilo aralığındayım ve gidip, geliyorum. Bazen kilo alsam da kıyafetlerde bir fark olmuyor.

Bazı kişiler yoğun çalıştığında veya stresli olduğunda daha fazla yer. Aç kalırsa sinirli olur. Ben tam tersi, yemeyi unutabiliyorum. Bazen saat 16:00 ya kadar hiç bir şey yememiş olabiliyorum. Oruç tutmak benim için bu yüzden çok kolay.

D.K. Spor yapıyor musunuz?

S.S. Şimdiye kadar yapmadığım spor kalmadı diyebilirim bugün yeteri kadar zaman ayıramıyorum. Ama sporun hayatımdaki yeri çok büyük. Benim ikizimin olması bir avantajdı. Biz amatör olarak tüm sporları yaptık. Baran da spor konusunda oldukça yeteneklidir. Aynı yaşta kardeşiniz olduğunda örneğin ping pong maçı yapabiliyorsunuz veya teniz veya basketbol. Ben tüm sporları yaptım ama en zevk aldığım futbol oldu. Hem iyi bir takipçiyim hem de son iki sene öncesine kadar halı sahada oynuyordum. 13 -14 yaşlarında teniste de iyiydim. Lisans alacak duruma da geldim ama yoğunlukta bunu göze alamadım. Basketbol’da,  boyum basketbol için kısa olsa da, iki elimi de kullanabildiğim için iyiydim. Tenisi sağ, basketbolu sol elimle oynarım. 5 yaşımdan beri kayak yapıyorum. İsteseydim profesyonel kayakçı olurdum. Normal pist yerine çoğu zaman off pistte kayıyordum.

D.K. Adrenalini seviyor gibisiniz?

S.S. Evet ama gözü kara değilim. Riskleri belli aşamaya kadar minimize ederim kayakta off pistte olsam bile tabi ki hızlı düşünüp ona göre aksiyon alırım bu anlamda çok dikkatliyimdir.

D.K. Sporcular, spor disiplinini iş yaşamında çok iyi kullanırlar. Örneğin kısa saniyeler içinde hızlı düşünüp, taktik değiştirmeleri gerekebilir. Sizin de sporcu bir kişiliğiniz var. Bunu iş yaşamına nasıl adapte ettiniz?

S.S. Sporcu kökenli olmak çok büyük bir avantaj. Gerçekten çok şey öğretiyor. Örneğin kolay pes etmemeyi ve mücadele etmeyi, basketbol ve futbol gibi sporlar takım oyununu öğretiyor. Bir de sizin de dediğiniz gibi, hızlı karar vermeniz gerektiğinde, bunu başarmayı öğreniyorsunuz. Bazen yanlış karar verseniz de, hızlıca doğruya dönmeniz gerekiyor. Bu refleksler gerçekten de sporcularda var. Bu işe yansıyor. Stresli olduğum zaman, beni en çok spor yapmak, ter atmak bedenen hem de zihinsel olarak beni çok rahatlatıyor.

D.K. Düzenli olarak su içer misiniz?

S.S. Spor öncesinde ve sonrasında daha kontrollüyüm ama diğer zamanlarda hesap etmem. Ama su hep içerim Yemeklerde de tercihim ya su ya da soda olur. Alkol pek içmem. Tadını sevmiyorum. Ama bazen ortama uyum olsun diye bir bardak şarap veya bir bardak rakı ile eşlik ederim.

 D.K. Sizin sık sık iş yemekleriniz oluyordur. Yemek davetlerinde, restoranlarda nelere dikkat ediyorsunuz?

S.S. Çok sevdiğim restoranlar ve yemekler var. Oralarda hiçbir şeye dikkat etmem. Canım ne istiyorsa yerim. Aslında bende vejetaryan olma potansiyeli çok var ama, 3 nedenle olamıyorum. Kebapçılar, balıkçılar ve KFC’nin tavukları. Onlar olunca, gözüm başka bir şey görmüyor.

D.K. Siz Anteplisiniz. Yöresel mutfağa yatkın mısınız?

S.S. Evet. Bizim evimizde Antep yemekleri pişer. Acı da severim. Her tür kebabı severim. Bazılarını adını hiç kimse duymamıştır. Örneğin, “simit kebabı”, “catlak kebabı” gibi. Evimizde kebap gibi değil ama Antep’e özel ev yemekleri pişer. Yuvalama, ezo gelin çorbası, muhammara… mesela muhammarayı biz sabah kahvaltısında yeriz.

 D.K. Ben de Adanalıyım. Biz de öyle yaparız.

S.S. Mesela “kuru dolma” var. Sumakla yeriz. Antep yemeklerini de hayır diyemediğim gruba ekleyebiliriz… Babam Antepli ama, annem de Trabzonlu. Onun için hamsinin her türlüsünü severim. Bir de kara lahana dolmasını….

 D.K. Yemeğinizi hep bitirir misiniz?

S.S. Evet. Biz iki alışkanlıkla yetiştirildik: Birincisi “tabağında yemek bırakma”, ikincisi de yemeklerden sonra ağzımıza konan küçük bir kaşık ev yapımı “reçel” ya da baklava. Bunu bize babaannem alıştırdı. Ahududu, çilek, şeftali reçeller. Bir de içinde ip olan cevizli sucuk, helva çeşitleri. Kapanış hep küçük bir parça tatlı olur.

D.K. Mutfakla ilginiz var mı? Örneğin sıkışırsanız, bir yumurta kırabilir misiniz?

S.S. Evet. Çok ilginçtir ki, bana yemek yapmayı babam öğretti. Üniversite için Kanada’ya ilk babamla birlikte gittik. Yurda yerleştikten sonra, bir gün babam “hiç yemek yaptın mı?”  diye sordu. Ben de yapmadığımı söylediğimde, “bazı temel şeyleri öğrenmen gerekir”  dedi. Ben de “tamam” deyince, gittik makarna, yumurta aldık. Bana önce onların yapılışını öğretti. Ben sonra işi “et sote” yapmaya kadar götürdüm. Şimdi zaman bulup, mutfağa girmesem de, o zamanlar yaptım.

D.K. Siz KFC ve Pizza Hut ile yemek sektöründesiniz sizin kendi restorantlarınızdaki favoriniz nedir?

S.S Pizza olarak “Taç Pizza”. Ama, karışık köfte ve labne peynirli olanı. KFC’de de “Tostlanmış Twist”. Dürüm gibi yeniyor. Bir de “Coleslaw” (lahana salatası).

D.K Yoğun iş ve yaşam dengenizden memnun musunuz

Yaşamda başarılı olmak, ilerlemek gerekir ama, işin temeli “mutlu yaşamak”tır. O nedenle de bazen keyif aldığınız şeyleri yapmak gerekir. Hayatta her şey bir denge. İyi kurmak lâzım. Aşırılıktan kaçınmalıyız. Yemek bir keyif işi. Ben yavaş yerim. Bunun nedeni, keyif almamdır.. O nedenle de kebapçıya gidince kolları sıyırıp kebabın hakkını veririm

D.K. Bazen hayatımızda beklenmedik olaylar gelişebiliyor. O zaman mutluluğu nasıl yakalıyorsunuz?

S.S. Yaşamın %90’ı çabalayarak, bir şeylere ulaşmaya çalışarak geçiyor. Bu da geriye kalan %10’un değerini artırıyor. “Her zaman mutlu olalım” diye bir şey yok. Eğer, çaba verdiğimiz bir şeyin sonunda, bizi mutlu eden bir şey yaparsak, o sürecin değeri artıyor. Açıkçası ben hayatımı üniversite öncesi ve üniversite sonrası olarak ikiye ayırdım. Üniversite öncesi biraz da pembe dünyaydı. Hiç bir sorumluluk yok, ekmek elden, su gölden… Derslerim de fazla gayret göstermeden çok iyiydi. Mezun olduktan sonra “gerçek hayat” başladı. Ben artık aynı günde 2 -3 krizi aynı anda yönetebiliyorum. Hayatta hiç bir şey mücadele etmeden kazanılmıyor. Bence herkes hayata bağlılığını ve mücadeleyi hep devam ettirmeli keyif aldığı işi yapmaya çalışmalı