‘Sıfır Atık’ kelimesini son zamanlarda çok sık duymaya başladık ve önümüzdeki yıllarda da çok daha sık duyacağız. Peki ne demek sıfır atık biliyor musunuz? Sıfır atık aslında, olabildiğince az atık oluşturmak, oluşan atıkları kaynağında ayrı ayrı biriktirmek ve toplamak ve toplanan atıkları geri kazanım yapmak demek. Sıfır atık ekonomi, çevre ve toplum için en iyi çözümdür.

“Sıfır Atık”; israfın önlenmesini, kaynakların daha verimli kullanılmasını, atık oluşum sebeplerinin gözden geçirilerek atık oluşumunun engellenmesi veya minimize edilmesi sağlıyor. Bu felsefeyle atığın oluşması durumunda ise kaynağında ayrı toplanması ve geri kazanımının sağlanıyor.

Biz neler yapabiliriz?

Bu konuda herkesin üzerine düşeni yapması, küçük bir adım gibi görünse de büyük çerçevede çok büyük faydalar sağlayacak. Öncelikle plastik kullanımını azaltarak işe başlayabilirsiniz. bir plastik poşetin doğaya 100 yılda karıştığını biliyor musunuz? Denizlerdeki plastik atık miktarının şu anda 150 milyon ton olduğu düşünülüyor. Ocean Conservancy örgütünün tahminlerine göre 10 yıl içinde denizlerdeki plastik atık miktarı 250 milyon tona ulaşacak ve 2050 yılı itibariyle denizlerde balıktan çok plastik olacak.  Tek kullanımlık plastik tabak, çatal, kaşık vb. ürünlerin kullanımının azaltılması bu duruma engel olmak için alınabilecek önlemlerden bir tanesidir. Sadece yanınızda cam şişe taşıyarak bile plastik kullanımını  azaltabileceğinizi düşünün.

İsrafı Azaltın

Her yıl dünya genelinde yaklaşık 1,3 milyar ton gıdanın israf edildiğini biliyor musunuz? Aslında bu miktar, üretilen toplam gıdanın üçte biri, yani üretilen gıdaların %30-35’i israf ediliyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yılda 1,7 milyar ekmek ve 18 milyon ton meyve ve sebze israf oluyor.

Dünya, herkesi besleyecek kadar üretiyor, fakat buna karşın, her dokuz kişiden biri kronik açlık çekiyor.

Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu 2020 (SOFI 2020) raporunun sonuçlarına göre 2019 yılında dünya nüfusunun yaklaşık dörtte biri güvenli, besleyici ve yeterli gıdaya erişemedi. Yaklaşık 690 milyon insan açlıkla mücadele ederken, bu şekilde artarsa, 2030’da bu sayının 840 milyonu aşacağı tahmin ediliyor. Kovid-19’un ise bu tabloya 130 milyondan fazla insanın eklenmesine neden olabileceği belirtiliyor.

Tüm bu veriler, dünya genelindeki bu kayıp ve israfın, dünyayı beslemek için kaybettiğimiz önemli bir fırsat olduğunu ve gıda kayıp ve israfını azaltmadan çözmeden ‘Sıfır Açlık’ hedefine ulaşmanın mümkün olmadığını gösteriyor.

En büyük kayıp üretimde…

Ülkemize bakıldığında, gıda kaybındaki en büyük kısım üretimde oluyor. Hasat sonrası işleme, depolama, paketleme, dağıtım gibi aşamalarda da elbette kayıplar ve israflar yaşanıyor.

Tüketici tarafına bakıldığında ise karşımızda gördüğümüz tablo hiçbirimize yabancı değil. Emimin hepimiz, alışveriş merkezlerinde indirim ya da kampanya dolayısıyla ihtiyacımızdan fazla alışveriş yapmışızdır. Gereksiz ve fazla tüketimi destekleyen reklam kampanyaları da bu konuda dikkati çekiyor.  Bunun yanı sıra bilinçsiz alışveriş de israfı artırıyor. Etiket okumamak, besinleri saklama yöntemlerine uygun saklamamak, son kullanma tarihine uygun şekilde alışveriş yapmamak da tüketici tarafından israfı artırıyor. Tabaklarda bırakılan yemekleri ve hazırlama, pişirme sırasında oluşan kayıpları göz ardı etmemek gerek.