photo_01012012231240_1322Uykusuzluk ve klima şişmanlatıyor.Günlük kalori alımının 20 sene öncesine göre 300 kalori arttı ama obezitenin gittikçe artmasının nedeni sadece daha fazla yiyor olmamız değil. Elbette ki günlük kalori alımının artmış olmasının etkisi var. ancak uyku zamanının azalması (eskiden ortalama 9 saatken şimdi 7 saate düşmüş olması) da sebeplerden biri. Araştırmalar uykusuzluğun iştahı arttırdığını gösteriyor. Klimanın yaygınlaşması da bir başka sebep. Normalde hava ısındığında iştah azalıyor ve vücut ısısını korumak için daha çok kalori harcıyor. Ancak klimanın yaygınlaşmasıyla bu etkiler ortadan kalkıyor. Bir başka etken ise DDT, PCB gibi endüstriyel kimyasallar, ki bunlar metabolizmayı bozuyorlar.

  • Araştırmaya göre şişman kişiler daha neşeli değiller. Hatta araştırmaya göre obezite ile depresyon ve diğer duygu-durum bozuklukları arasında daha yüksek bir bağlantı var. Obezitenin mi bu rahatsızlıklara yol açtığı yoksa bu rahatsızlıkların sonucunda mı obez olunduğu bu araştırmada anlaşılmıyor ama her iki görüşü de destekleyen teoriler var. Depresyon genellikle insanların çeşitli aktivitelerden vazgeçmelerine sebep olur ve ruh sağlığı için kullanılan ilaçların bir kısmı kilo aldırır. Öbür yandan fazla kilolu kişiler genellikle dalga geçilme gibi çeşitli incitici hareketlere maruz kalırlar. 9000 yetiskin üzerinde yapılan araştırmada depresyon da dahil olmak üzere duygu-durum ve anksiyete bozuklukları obez kişilerde obez olmayanlara göre %25 daha fazla görülüyor. Madde bağımlılığı ise bir istisna. Obez kişilerin alkol veya madde kullanma ihtimalleri obez olmayanlara göre %25 daha az.
  • Günde bir kere salata yemek koruyucu. Kış aylarındaki soğuk algınlığı gibi hastalıklara karşı salata yemenin iyi geleceği bildiriliyor.17.000 kişi ile yapılan bir araştırmada, her gün salata ve çiğ sebze yiyen kişilerin vücutlarındaki C, E, B6 vitaminleri ve folik asit seviyelerinin fark edilir şekilde daha yüksek olduğu görüldü. Bunların hepsi bağışıklık sistemini güçlendiren öğeler olduğu için önemli
  • Annelerin beslenme alışkanlıkları çocukları kötü etkileyebiliyor. Çocuklar izleyerek öğreniyor ve vücutlarıyla ilgili sağlıksız bir imaj geliştirebiliyorlar. Tıpkı annelerinin topuklu ayakkabılarını denemeleri gibi diyetlerini de taklit etmeye çalışıyorlar. Obezitenin artışı nedeniyle ailedeki abur-cubur yeme alışkanlıklarıyla ilgili çok konuşuluyor ama pek az kişi her kaloriyi sayan annelerden bahsediyor. Böylesine bir takıntı yıkıcı olabiliyor ve çocuklara kendilerini verdikleri değeri tartıyla ölçmeyi öğretiyor.
  • Kırmızı et meme kanseri için riski arttırıyor. 90659 premenopoz dönemindeki kadınla 12 sene boyunca yapılan bir çalışmada kırmızı etin östrojen ve progesteron reseptörün pozitif olduğu göğüs kanseri türü için bir risk faktörü oluşturduğu ortaya çıktı.
  • Yavaş yemek koruyucu . Biz beslenme uzmanları yıllardır yavaş yemeyi öğütleriz ve şimdi yeni yapılan bir araştırmanın sonuçları bunu destekliyor. Bu araştırmada 30 normal kilolu üniversite öğrencisine 2 kere öğle yemeği için laboratuvara gelmeleri söylendi. Her iki seferde de önlerine kocaman bir tabak dolusu  domates soslu makarna ve bir bardak su kondu. Gruba kendilerini tok hissedene kadar yemeleri söylendi. Bir seferinde olabildiğince hızlı yemeleri söylenirken ikinci seferde yavaş yavaş yemeleri, lokmaların arasında çatalı masaya bırakmaları söylendi. Yemek öncesi ve sonrası tabakların tartılması sonucunda grup hızlı yemek yediğinde 9 dakikada 646 kalori almış oldukları ve daha az su içtikleri, yavaş yediklerinde ise 29 dakikada 579 kalori aldıkları ve daha çok su içtikleri görüldü.
  • Sık tartılan genç kızlarda yeme bozukluğu oluşuyor. Yeni yapılan bir araştırmaya göre sık tartılan genç kızlar Binge-eating, öğün atlama, zayıflama hapları kullanma, kusma, laksatif kullanma gibi sağlıksız beslenme alışkanlıkları kazanmaya daha fazla eğilimliler. Özellikle ergenlik dönemindekiler  henüz gelişme döneminde olduklarından dolayı vücut ağırlıklarında olan değişimler normal. Yetişkinlerde daha stabil bir kilo olması bekleniyor. Kilosu fazla olan ergenlerin aileleri kilo hakkında daha az konuşup sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmalarına yardımcı olmaya çalışmalılar (eve bol sebze, meyve ve lifli gıda alarak vs). Yapılan araştırmadan 2516 ergenden kızların 3’te biri, erkeklerinse 4’te biri sık sık tartıldıklarını ifade ettiler. 5 yıl sonra sık tartılanların akranlarına göre daha fazla binge-eating ve sağlıksız diyet alışkanlıkları olduğu görüldü.
  • Yesil cayin inme riskine karsi korudugu ortaya ciktı. Bu arastirmanin ozelligi 40.530 kisi uzerinde yapilmis olmasi. Bu arastirma, yesil cayin her turlu gelirden insan tarafindan tuketiminin yaygin oldugu Japonya’da yapildigindan dolayi, daha onceki arastirmalarda cikan sonuclarin nedeninin yesil cay icen kisilerin daha yuksek gelir seviyesinden olduklari, saglik konusunda daha bilincli olduklari ve dolayisiyla da zaten daha saglikli olduklari iddiasi curutulmus oldu. Yesil cayin en cok pihtiya bagli inmeleri engelleme konusunda ise yaradigi goruldu. Gunde 5 fincan cay icen kadinlarda inmeden dolayi olum orani %62 azalirken erkeklerde bu oranin %42’ye dustugu gozlendi.
  • Çocukların ne kadar erken yaşta “diyet” kelimesini öğrendikleri şaşırtıcı. Henüz 4. sınıfta, özellikle kızların çoğu diyet kelimesini biliyor. İnsanların diyete başlama ve diyeti bırakma gibi yanlış bir kavramları var. Esasında “diyet” kelimesinin “yeme planı” ile değistirilmesi gerekiyor. Ve de bu plana ömür boyu sadık kalma kararı vermek. Fazla kilolu insanlar bunun 6 hafta veya 6 aylık bir süreç değil ömür boyu sürmesi gereken bir beslenme şekli olduğunu anlamadıkları sürece başarısız olmaya mahkumlar. Daha da kötüsü sürekli diyet yapıp bırakmak, özellikle katı kalori kısıtlayıcı diyetler yapmak bir sonraki sefer kilo vermeyi zorlaştırıyor. Yapılan bir araştırmada kadınların BMI’ı ne kadar yüksekse 13 yaşından önce ilk diyetini yapmış olma olasılığının da o kadar yükseldiği görüldü.