• Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
05/08/2009

Kilolar üzerinize yapışmış gibi mi? Ne yaparsanız yapın bir türlü kilo kaybedemiyor musunuz? İşte bazı bireyler için kilo vermenin daha zor olmasının nedenleri… Fazla olan bir kaç kiloyu verebilmek için, diğer kişilere göre daha çok zorlandığınızı, daha çok emek harcadığınızı hiç hissettiniz mi? Bu konu üzerine yapılan bir çok araştırma, genetik ve fizyolojik farklılıklar sebebiyle daha şanslı olan bir azınlık grubunun varlığını kanıtlamaktadır. Ki bu kişiler için kilo vermek oldukça kolay olmasına rağmen, kilo almak da bir o kadar zordur. Kilo vermekte zorlanan en büyük grubu  “kadın”lar oluşturmakta. Erkekler bu konuda daha şanslı. Bundan 100 yıl kadar önce, kadınların yağ miktarının fazla olması tercih ediliyor, bu durumun kıtlık ve hastalık sırasında işe yarayacağı, hamilelik ve emzirme sırasında bebeğini iyi besleyebilmek için gerekli olduğu düşünülüyordu. Ancak günümüzde yapılan bir çok araştırma, kiloya odaklanmak yerine sağlıklı yağ oranına ulaşmanın daha doğru olduğunu ortaya koymaktadır. Egzersizin günlük hayatın bir parçası olduğu ve kalorili...

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
02/07/2009

Çocukların televizyon reklamından etkilenmeleri şişmanlığı arttırıyor. Çocuklara ait reklam kuşağında en fazla reklamı görülen ürünler; alkolsüz içecekler, bisküviler, şekerlemeler, aparatifler ve fast-food reklamları olarak sıralanıyor. Bu konu 19 -20 Haziran 2009 tarihlerinde Hacettepe Üniversitesinde gerçekleşen Beslenme ve Diyetetik günleri bilimsel programında Dr. A. Tülay Bağcı Bosi’ ye ait konferansta tartışıldı ve bence çok önemliydi. Size geniş olarak reklam ve çocuk konusu ile toplantıdaki önemli bazı noktaları aktarmak istedim. Reklamlar ve Obezite Tehlikesi Yapılan birçok çalışma, çocuklara yönelik reklamlarda özellikle beş gıda sektörünün ön planda olduğunu gösteriyor Çocuklara ait reklam kuşağında en fazla reklamı görülen ürünler; alkolsüz içecekler, bisküviler, şekerlemeler, aperatifler ve fast-food reklamları olarak sıralanıyor. Dünya Sağlık Örgütü, Gıda ve Tarım organizasyonu 2002 yılında reklamlarda besin içeriği düşük, enerji içeriği yüksek yiyecek ve içeceklerin pazarlanmasının obezite için önemli bir risk faktörü olduğunu bildirdi çünkü reklamlar ile birlikte hazır yiyecek tüketiminin, kalorili ve yüksek yağlı gıdaların, şekerli içeceklerin tüketiminin arttığı görülüyor....

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
02/07/2009

Bitkisel steroller nedir?  Bitkisel steroller; Mısırözü yağı, zeytinyağı, soya yağı gibi bitkisel yağlar, fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumlar, tahıllar, kuru baklagiller, sebze ve meyvelerde doğal olarak bulunur. Araştırmalar 200 çeşitten fazla sterol olduğu belirtilmektedir 1950’lerden bu yana kolesterol düşürücü etki gösterdikleri bilinmektedir. Etki mekanizması? Bitkisel steroller yapısal olarak kolesterole benzemektedir. Kolesterolün emilebilmesi için, çözünebilir formunda olması gerekmektedir. Bitkisel steroller, barsaklardan kolesterol emilimini azaltarak, Total ve LDL (kötü huylu kolesterolü) kolesterolü düşürmeye yardımcı olurlar. Sterollerin kan lipitleri üstündeki etkilerini inceleyen çalışmalarda, kolesterol seviyeleri yüksek olan kişilerde statin türevi ilaçlar kullanılmadan tek başına bitkisel steroller kullanılarak LDL (kötü huylu kolesterol) seviyelerinin %14 oranında düştüğü bulunmuştur. Gereksinim ne kadar? Diyetin yanı sıra birçok faktör kolesterol düzeylerimizi etkilemektedir. Bunlar aile öyküsü, yaş, cinsiyet, beslenme alışkanlıkları, vücut ağırlığı ve şekli, fiziksel aktivite düzeyidir. Yapılan bir çok çalışma günde 2-2.5 gram bitkisel sterol tüketildiğinde kolesterol seviyesinin %10 oranında azaldığını göstermektedir. 2007 yılında yapılan TEKHARF çalışmasının...

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
02/06/2009

Diyabet her yaşta ortaya çıkabilir, yaşam boyu sürer ve tedavi edilmesi gerekir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde hızla artmaya devam eden, dünyanın en yaygın kronik hastalığı olarak kabul edilen “Diyabet“ pankreastan salgılanan insülin hormonunun yokluğu veya işlevini tam olarak yerine getirememesi sonucu ortaya çıkan bir metabolizma hastalığıdır. Günümüzde, diyabet konusundaki araştırmalar hızla ve artarak devam etmektedir. Yapılan son çalışmaların sonuçlarının çok sayıda doktor, diyetisyen ve hemşireye aktarıldığı 45. Ulusal Diyabet Kongresi ise 20- 24 Mayıs 2009 tarihlerinde Antalya’da gerçekleşmiştir. Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) 2000 yılındaki son verilerine göre dünyada 171 milyon diyabet hastası vardır ve bu rakamın 2030 yılında 366 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir.  DSÖ ile birlikte Türkiye çapında yapılmış olan çalışmanın sonuçları 2000 yılı nüfusuna yansıtıldığında Türkiye’de 3,2 milyon diyabetli hasta olduğu düşünülmektedir. Yaklaşık 2,8 milyon kişi ise, gizli diyabet hastasıdır. Sonuç olarak, diyabet ülkemizde yaklaşık %7’lik grubu yakından ilgilendirmektedir. Diyabet; Erken tanı ve iyi bir tedavi ile bireyin normal...

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
02/06/2009

Kış aylarında kontrolü elden kaçırıp kilo alanlardan bugünlerde “diyet”, “zayıflama”, “kilo kaybı” gibi kelimeleri daha yakından takip ediyorlar. Aslında bu üç kelimeyi de hayatınızdan çıkarıp formda kalmak mümkün bu kelimelerin yerine ihtiyacınız olan cümle şu “dengeli beslenme ve düzenli egzersiz”  sürekli kilo alıp vermek, zayıflama listelerini biriktirmek kilo kaybederken sağlığınızı kaybetmenize sebep olabilir. Bedeninize iyi bakın kısa vadeli ve hızlı hedefler yerine ufak ama uzun süreli hedeflere odaklanacağınız değişikliklerle yola çıkın. Bu konuda size yardımcı olacak bazı öneriler hazırladık. 3 ana 3 ara öğün yapın daha çabuk zayıflayın Günlük olarak tüketeceğiniz miktarları 6 öğün olacak şekilde ayarlamaya çalışarak az ve sık beslenin. 3 saatten fazla aç kalmamaya özen gösterin ki kan şekerinizde dalgalanmalar yaşamayın. Ara öğünler tatlı krizlerinden uzak durmak, metabolizma hızınızı arttırmak ve kolay kilo vermek için yardımcıdır. Bazı ara öğün seçeneklerini sayfanın sonunda inceleyebilirsiniz. Geç yenen yemeklere dikkat Günlerin uzamaya başlaması ile birlikte akşam yemeği saatlere daha geç...

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
01/06/2009

LİGHT LİMONATA 5 adet limon 10 -15 adet yapay tatlandırıcı 1 orta boy zencefil 9 su bardağı su 1 su bardağı sıcak su 5 dal taze nane 1 çorba kaşığı kuru nane Rendelenmiş limonların kabuklarını, toz şeker, kuru ve taze nane ve rendelenmiş zencefillerle birlikte ovulur. Kabukları alınan limonların suyu sıkılıp karışımın üzerine dökülür. 10-15 dakika bekletilip 1 bardak sıcak suyu ilave edilir. Şeker yada tatlandırıcı tamamen eridikten sonra kalan su eklenir. Temiz bir tülbent ya da süzgeçten geçirilip soğutulur. Bu tariften 10 bardak limonata elde edilir. DEREOTLU LİGHT AYRAN ½  su bardağı az yağlı yoğurt 1-2 su bardağı su (kıvam isteğe bağlı olarak ayarlanabilir) Bir tutam dereotu Birkaç yaprak taze nane Az tuz İnce ince kıyılan taze otlar, yoğurt ve suyu beraberce blenderdan geçirerek ayran hazırlanır. İsteğe bağlı olarak buz ilave ederek soğuk olarak da tüketilir. MEYVELİ LİGHT SMOOTİE 100 gr kavun ½  orta boy şeftali 100 gr çilek 200...

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
01/04/2009

“Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” derler büyüklerimiz… Kahve, kültürümüze o kadar yerleşmiştir ki neredeyse günün her saatinde, her yemekten sonra tüketilir. Orta yaş grubundakiler, kahvenin esas tadını alabilmek için sade olacak şekilde tüketmeyi tercih ederler. Gençlerin kahveye olan ilgisi ise aromalı kahvelerin son yıllarda hayatımıza hızlı giriş yapmasıyla artış göstermiştir. Kahve, Afrika, Güney Amerika ve Güney Asya gibi tropik ülkelerde yetişen coffea arabica, coffea caneford gibi kahve ağaçlarının tohumlarından elde edilir. Dünyada tüketilen kahvenin yarısından fazlası Brezilyada üretilir. Yetiştirildiği bölgenin özelliğine göre değişik türde kahve vardır. Coffea ağacı; çiçekleri beyaz ve hoş kokuludur. Kahve meyvesi; büyüklüğü, şekli ve rengindeki benzerlikler nedeniyle kiraza benzetilmektedir. Kahve tohumları kullanılmadan önce kavrulur. Kavurma esnasında kahve tohumundaki gazlar açığa çıkar, su kaybolur, tad veren aromatik esanslar oluşur. Ortaya çıkan bu öğeler kahveye kendi özelliğini kazandırır. Kahve, kafein haricinde yaklaşık 400 kimyasal, eser miktarda antioksidan ve niasin içerir. Ayrıca mineraller, tanen ve karamelize olmuş...

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
01/04/2009

Kilo vermekte zorluk, depresif belirtiler, halsizlik yorgunluk hipotroid yüzünden olabilir, diyet yaparken sağlık muayenesinden geçmek önemlidir. Tiroid bezi metabolizma üzerinde çok etkili olmakla birlikte, kelebek şeklinde,  boynun ön kısmında bulunan bir salgı bezidir. Tiroid bezinde büyüme halk arasında guatr olarak bilinir. Troid bezinden gereğinden fazla hormon salınırsa buna hipertroid, troid bezi yetersiz çalışırsa o zaman buna hipotroid denilir. Hipotroidizm yani troid bezinin yetersiz çalışmasına çok sık rastlanılır. Yaş ilerledikçe hastalık görülme sıklığı artar, kadınlarda daha fazla görülür. Anneden kıza geçiş büyük olasılıktır, hamilelik dönemi ve sonrası da kritik dönemdir. Tiroid bezinin normal çalışıp çalışmadığınız anlamak için genelde 3 hormona bakılır. Troid bezindeki bozukluk psikolojik durum ve vücut ağrılığı üzerinde çok etkilidir. Tiroid bezinden salgılanan T4 ve T3 hormonları, metabolizmayı düzenler, bazal metabolizma hızının denetiminde, fiziksel ve mental gelişimde, sinir ve kas fonksiyonlarında ve dolaşımda yer alırlar. Diğer önemli hormon ise TSH dır. Bu hormon beynimizde bulunan hipofizden salgılanan, görevi tiroid...

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
04/03/2009

Sebzeler, bir tabaktaki yemeği daha çekici hale getirmek için kullanılan garnitürlerden çok daha fazla değere sahiptir. Sebze tüketmiyorsanız, posa, antioksidan ve diğer fitokimyasalları vücudunuza almıyorsunuz demektir. Bu nedenle sebze grubundan günde en az üç veya beş porsiyon tüketilmelidir. Koyu yeşil yapraklı sebzeler: karoten formunda A vitamini, C vitamini ve bunların yanında riboflavin, folat, demir, kalsiyum, magnezyum ve potasyum kaynağıdırlar.Roka, pancar, brokoli, kara lahana, şalgam yeşillikleri, pazı,maydanoz,ıspanak, su teresi gibi. Koyu sarı ve turuncu sebzeler: karoten formunda A vitamini kaynağıdırlar. Bal kabağı, havuç,tatlı patates, sarı biber gibi. Nişastalı sebzeler: niasin, B6 vitamini, çinko ve potasyum gibi değişik oranlarda vitamin ve minerallerin kaynağıdırlar. Mısır, taze bezelye, kuru fasulye, patates, kereviz, şalgam gibi. Peki, sebze sevmeyenler ne yapmalıdır?  Sebze sevmediğini düşünenler, bu çok renkli besin grubunu benimsemeyi öğrenmelilerdir. Acaba sebze sevmemek doğuştan mıdır yoksa daha sonra mı gelişir? Cevabı aslında her ikisi de. Bazılarımız yetişkinlikte dahi aklımızdan çıkmayan, çocukluk döneminde sebzelerle ilgili negatif deneyimler yaşamış olabiliriz....

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
29/01/2009

Kilo vermek ve ince olmak konusunda en basit ve en etkili tek bir formülden bahsetmek mümkün değil. İnsan vücudu duygular, hormonlar ve çevresel faktörler ile çok karmaşık bir yapıda. Bu yüzden birden fazla değişken üzerinde çalışmak gerekiyor. Yavaş ama emin adımlarla ilerleyen, hedeflerinde gerçekçi ve kararlı olan kişiler sağlıklı beslenme ve kilo kontrolü yarışını mutlaka kazanır! Sağlıklı ve dengeli bir diyet her zaman işe yarar ve uzun vadeli başarı sağlar. Aşağıda ki 5 ipucunu uygulayarak sizde başarıyı yakalayabilirsiniz… Her Hafta Diyetinize Yeni Bir Davranış Ekleyin! İlk önce işe her günkü rutin yeme düzeninizi düşünerek başlayın. Hatta not alarak kendi kendinizin polisi olun! Ne kadar sıklıkta meyve tüketirsiniz?  Öğlen ya da akşam yemeklerinizde sebze yemeklerine yer veriyor musunuz? Yeterli su miktarda içiyor musunuz? Kendinizi sorguladıktan sonra harekete geçmeye başlayabilirsiniz. Örneğin ilk hafta; yeterli meyve tüketmiyorsanız, beslenmenize 1 porsiyon meyve ekleyiniz. İkinci hafta; her güne 1 porsiyon sebze yemeği ekleyiniz. Üçüncü hafta;...