
Sağlığımıza zarar vermeyecek şekilde besinleri bozulmadan muhafaza etmek önemlidir ama aynı zamanda saklama süresi besin değeri yönünden de dikkati gerektirir. Gıda güvenliğini sağlamada temel ilke; gıdaların hasattan tüketime kadar geçen tüm aşamalarda, gıda kaynaklı hastalıklara neden olan etkenlerin önlenmesidir. Gıdaları daha uzun süre saklamak için kullanılan bazı yöntemler şöyledir: Konserve Yöntemi: Konserve yiyecekler, geleneksel olarak yiyecekleri muhafaza etme yöntemlerinden biridir. Isı uygulaması ile mikroorganizmalar, toksinler ve enzimler inaktive edilir veya yok edilir ve bu şekilde yiyeceklerdeki bozucu ve zararlı etkiler ortadan kaldırılır. Konserve yiyeceklerin bozulmasında iki etken vardır. Bunlardan birincisi; konserve kutularının uygun koşullarda kapatılmaması nedeniyle oluşan sızıntılar ve taşıma, depolama esnasında kutularda meydana gelen deformasyonlardır. İkinci etken ise; yetersiz ısı uygulaması nedeniyle mikroorganizmaların canlı kalmasıdır. Düşük Sıcaklık Kullanılarak Besinlerin Korunması: Sıcaklığın düşürülmesi; soğutucularda ve derin dondurucularda gerçekleştirilir. Soğutucularda 1-4 °C’ler arasında besinlerin depolanması, kısa süreli periyotlarda besinlerin bozulmasını önler.Yüksek Sıcaklık Kullanılarak Besinlerin Korunması: Yüksek sıcaklık patojenik mikroorganizmaların yok edilmesi amacıyla kullanılır....

Günümüzde, kadınlar kadar erkeklerde vücutlarına yatırım yapmaya ve beslenmelerine oldukça önem göstermeye başladı. Ancak yine de birçok erkek, vücudu için anahtar niteliğindeki vitamin ve minerallerin eksikliğini yaşıyor. Çalışmalarda erkeklerin %77’sinin yeterli magnezyum almadığını, D vitamini ve B12 vitamini eksikliği yaşadığını göstermekte. Tabii potasyum ve iyodu da unutmamak gerek. Şimdi bakalım sizin beslenmeniz aşağıda önerildiği gibi yeterli vitamin-mineral içeriyor mu? D Vitamini Bu vitamin, kalsiyum ve fosforun emilimini artırır böylece iskeletimizi güçlendirici etkisi bulunmaktadır. Aynı zamanda yapılan bir başka çalışmanın sonuçlarına göre D vitamini eksikliği yaşayan bireylerin %80’inin kalp krizi veya inme geçirme riski daha yüksek çünkü D vitamini atardamarlardaki inflamasyonu azaltmaktadır. Eksikliğinde; D vitamini güneş ışığının yardımı ile ciltte yapılır. Ciltte yapılan D vitamini vücudun gereksinimini karşılayan temel kaynaktır. Güneşli günlerde stoklanan D vitamini depoları, genelde kışın boşalır ve eksikliği kemiklerde mineralizasyonun azalmasına neden olur bu durumda erişkinlerde osteomalasi (kemik yumuşaması) ve osteoporoz gelişir. Genç yetişkinlerde kış aylarını sonunda D...

Beslenmemize ve sağlığımıza değer katmak için, tariflerimizde ne gibi değişiklikler yapabileceğimiz hakkındaki yazımı geçen ay sizlerle paylaşmıştım. Bu ay ise, sağlıklı pişirme konusundaki bilgilerimizi ölçmek için sizlere bir test hazırladım. Yemeklerinizin sağlıklı olduğunu düşünüyor musunuz? Beslenmeyi düşünerek mi yemek pişiriyorsunuz? Yenikliklere açık mısınız yoksa hala eski tarifleri mi uyguluyorsunuz? Aşağıda bulunan testi çözmeniz, yemek pişirme konusunda bildiklerinizi ölçmek için bir fırsat olabilir. Kırmızı etin yağlarını veya tavuğun derisini ayırıyor musunuz? Her zaman Genellikle Bazen Hiç Sebze ve meyvelerin yenilebilir kabuklarını soymadan mı tüketiyorsunuz? Her zaman Genellikle Bazen Hiç Yemeğinizin daha güzel görünmesi için garnitürlerden faydalanıyor musunuz? Her zaman Genellikle Bazen Hiç Sebzelerdeki vitamin kayıplarını en aza indirmek için az suda ve kapağı kapalı olarak mı haşlıyorsunuz? Her zaman Genellikle Bazen Hiç Beyaz makarna/pirinç yerine kepekli makarna/pirinç ya da bulgur mu tercih ediyorsunuz? Her zaman Genellikle Bazen Hiç Yemek pişirirken katı yağlar (tereyağ, margarin) yerine sıvı yağları mı kullanıyorsunuz?...
En önemli öğün SAHUR’dur Günlük hayatımızda az ve sık yeme prensibinin önemini artık birçoğumuz biliyoruz, ramazanda da bu tutumu sürdürmeliyiz. Bunun için öğün sayısı arttırılmalı ve mutlaka sahur yapılmalıdır. Sahurda, reflü problemi olanlar gazlı ve kafein içeriği yüksek içecekleri tüketmemelidir. Kızartmalar, hamurlu yiyecekler ve tatlılardan uzak durulması önem taşır. Çok tuzlu ve baharatlı yemekler tüketmek de susamayı tetikleyecektir. Ramazan ayında bireylerin beslenme alışkanlıklarında bazı değişiklikler yaşanması normal, öğün düzeni ve saati ile tüketilen miktarlardaki artış, en önemli değişiklik oluyor ancak her dönemde olduğu gibi bu dönemde de yeterli ve dengeli beslenilmelidir. “Oruç”, hem bedenimizi hem ruhumuzu temizlemek için her yılın otuz günü bize sunulmuş bir fırsattır. Bu fırsatı sağlığınızı bozmadan değerlendirmek için özen göstermek gerekir. Tabı bu dini vecibenin sağlıklı bireyler için olduğunu unutmamak lazım, kronik hastalığı olup, sürekli ilaç kullanması gerekenler özellikle şeker hastaları mutlaka hekim izni ile oruç tutmaya başlamalıdır. Sahur ve İftarın vazgeçilmezi “SU” Bu sene Ramazan,...

Hiçbir tarif değişmez değildir, hatta annelerimizin çok özel tarifleri bile… Beslenme ve sağlık, değişiklik yaratmak için önemli faktörlerdir. Kaloriyi, yağı veya şekeri azaltmaya hazır olun. Sizde, mutfağınızda kendi tariflerinizi geliştirebilirsiniz. 1. Malzemelerle Oynayalım Tarifleri değiştirmenin tek bir yolu yoktur. Bir veya birden fazla malzemede değişiklik yaparak yepyeni bir tarif yaratmanız mümkün. İsterseniz bir malzemeyi tamamen çıkarabilir, isterseniz yeni bir şey ekleyebilir ya da bir malzemeyi diğerinin yerine kullanabilirsiniz. Ki birçoğumuz, hazırlayacağımız yemek için istediğimiz malzemeyi evde bulamadığında, tarifte ufak değişiklikler yapabiliyoruz. Değişiklik yapmak istiyorsanız ilk önce malzeme listesine göz atalım. Azaltabileceklerimizi saptayalım. Örneğin; fırınlayarak hazırladığımız birçok yiyecekteki şeker ve yağ oranını azaltabilir ve iyi sonuçlar alabiliriz. Malzemeleri neden kullandığımızı düşünün. Hangi malzemeler azaltılabilir, çıkarılabilir ya da değiştirilebilir karar verin. Örneğin; yağlı kıyma yerine yağsız kıyma, ekşi krema yerine yarım yağlı yoğurt, tuz yerine bol baharat veya bitkiler kullanılabilir. 2. Yemek Pişirme Şeklini Değiştirelim Pişirme tekniklerinde yapılan ufak değişiklikler sağlığa artı...
Özellikle yaz aylarında artan hastalıklardan biri de ishal ya da diğer adıyla “diare”dir. Daha çok gelişmekte olan ülkelerde yeterli hijyen koşulları sağlanamaması nedeniyle, mikrobik ishallere özellikle yaz aylarında daha sık rastlanmaktadır. Ve eğer özen göstermezsek, bir tatilimizi “yaz kâbusu” haline getirebilir. Genelde kontamine olmuş suların içilmesi veya bu sularla yıkanmış meyve ve sebzelerin yenilmesi, bu tür vakaları artırmaktadır. Özellikle durgun sularda, kanalizasyonun karıştığı sularda, iyi ilaçlanmamış içme ve kullanma sularında mikroplar uzun süre yaşayarak, çoğalır. Bu suların içilmesi veya böyle sularla bulaşıkların yıkanması, pişirildikten sonra buzdolabına konmayı unutulmuş yemeklerin, çiğ sebzelerle hazırlanmış salataların ve meyvelerin tüketilmesi sonucu ishal yapan mikroplar, ağız yoluyla alınarak insanların barsaklarına ulaşır. İshal döneminde vücuttan aşırı su ve elektrolit kaybı olacağı için; Dehidratasyon (vücudun susuz kalması) Deri tonusunda azalma Ani kilo kaybı Halsizlik Kansızlık Kalp ritm bozuklukları Böbrek yetmezliği Şuur bozuklukları Karın ağrısı Karında burkulma İştahsızlık İltihabi durumlarda bu bulgulara ek olarak ateş ortaya çıkar. Ayrıca...

Gündelik hayatımızda yaşananlar bazen bizi sonuçlarıyla, bazen de süreçleriyle etkiler. Neler yaşadıklarımız, nasıl hissettiklerimiz ayırt edici olurken, bakış açımız, nasıl düşündüğümüz ise belirleyici oluyor.Hepimize uzun yıllardan beri tanıdık olan, masalsı hikâyeleriyle epeyce bilindik Yunan yazar Aseop’un bir hikâyesine, masalsı hikâyesine değinmek istiyorum. Su ve kara kaplumbağasının hikâyesi… Bir gün su kaplumbağası diğer hayvanlardan önce kendi hızıyla övünüyordu. “Bugüne kadar tüm hızımı ortaya koyduğumda hiçbir kez yenilmedim. Benimle yarışacak olan herkesle kapışabilirim” dedi. Kara kaplumbağası sessizce şöyle dedi, “Teklifini kabul ediyorum.” “Çok şakacısın” dedi su kaplumbağası; “seninle her şekilde yarışabilirim.” “Bu övünmeni ta ki yenene kadar kendine sakla” diye yanıt verdi kara kaplumbağası. “Yarışalım mı?” Böylelikle bir saat belirlendi ve yarış başladı. Su kaplumbağası neredeyse gözden kaybolurcasına, bir seferde hızlıca ileri atıldı, ancak sonra durdu ve kara kaplumbağasını küçümseyerek, yere uzanıp kestirmeye başladı. Kara kaplumbağası ağır ağır ilerledi, ilerledi ve su kaplumbağası birden kısa uykusundan uyandığında, kara kaplumbağasının bitiş çizgisine ne...

Beklenen gün yaklaşıyor… Yıllardır hayal ettiğiniz güne çok az kaldı ve her şeyin mükemmel geçmesi için elinizden geleni yapıyorsunuz. Peki, bu koşuşturma arasında kendinize gereken önemi veriyor musunuz? Evlilik hazırlıkları ve stresle baş edebilmek için bağışıklık sisteminizin güçlü olması gerekir. Düğün gününüze henüz vakit varsa bu süreyi, bedeniniz için en iyi şekilde değerlendirmenizi öneririm. Genelde düğün öncesi son 1-2 gün ve düğün günü, gelinlerde heyecan doruk noktasına ulaştığı için iştahta kesilmeler yaşanması normaldir. Ancak düğün günü parlayan bir cilt ve gözler, enerjik ve fit bir vücut için her gün az yağlı süt, yoğurt, sebze, meyve, hayvansal bir protein ve dengeli karbonhidrat tükettiğinizden emin olmalısınız. Düğün öncesi ihtiyaç duyulan ve koşuşturma sırasında yıpranan bedeninizin onarılması için gerekli olan vitaminler ve mineraller:Vitaminler VİTAMİN A: Cildimizi ve deriyi korur. En zengin A vitamini kaynaklarımız; havuç, kayısı, kırmız biber, koyu yeşil ve sarı sebzeler, yumurta, süt ve süt ürünleridir. VİTAMİN E: Kan dolaşımını düzenler ve cildin...

Karaciğer vücudun en ağır ve en büyük organıdır. Yerine getirdiği görevler nedeniyle de vücudumuzda çok önemli bir yere sahiptir. Karaciğerimiz; protein, karbonhidrat, yağ, vitaminler, ilaçların ve birtakım elementlerin vücutta işlem görebilmesini sağlamadan sorumlu olan organımızdır. Karaciğerin yenilenme özelliği vardır. Ancak bu yenilenmeyi gerçekleştirebilmek için beslenmemizde de bazı değişiklikler yapmak gerekir. Ana prensip düşük yağlı bir beslenme tarzını benimsemek olmalıdır. Alkolden uzak durulmalıdır. Kadınların 1, erkeklerin ise 2 kadehten fazla alkol tüketmeleri başta karaciğer fonksiyonları olmak üzere birçok yaşamsal fonksiyonumuza zarar vermektedir. Karaciğerin yükünü azaltmak için DOĞAL BESİNLER tercih edilmelidir. Hayvansal yağlardan uzak durulmalıdır.(tereyağı, içyağı gibi) Sebze ve meyve gibi lifli besinlerin tüketimi arttırılmalıdır. Şarküteri ürünlerinden (sosis, salam, sucuk gibi) ve sakatatlardan uzak durulmalıdır. Yağlı etler ve kıyma, tavuk derisi, yumurta gibi yağlı besinlerin tüketimi azaltılmalıdır. Kuruyemişler ılımlı tüketilmelidir. Şeker vücutta yağa dönüştürüldüğü için karbonhidrat ve şeker tüketimi mümkün olduğu kadar azaltılmalıdır. Enginar, bal tüketmek karaciğer için çok faydalıdır. (Bal, diyabet...

Zihin ve beden birbirleriyle sürekli iletişim ve etkileşim halindedir. Bu iletişime bazen biz de dahil oluruz, bazen hiç de farkında olmayız. Zihin ve bedenin ilişkisi, sağlık ve duygular üzerinde epeyce etkili. Zihin ve beden ikilisinin hislerimiz ve sağlığımız üzerinde etkisi çok büyük. Yakın zaman öncesine kadar, bilim insanları zihin-beden arasındaki ilişki hakkında her ne kadar şüpheci davranmış olsalar da, son birkaç senedir bu ikilinin insan sağlığı üzerinde oldukça etkili olduğunu kabul ettiler. Bağışıklık sisteminin, sinir sistemine kadar, yani doğrudan beyne bağlayan sinirlerin varlığını keşfetmişlerdir. Bilimde diğer bir buluş ise, beyin ile vücudun hücreleri arasında mesaj taşıyan ve böylece sürekli iletişim halinde olmasını sağlayan moleküllerin keşfedilmesidir. Yaşadıklarımız, bizi ilk önce duygusal olarak etkiler. Ya duygularımızın farkında oluruz, ya da olmayız. Eğer farkında olursak, bedenimizle ilişkimiz başlar. Hem kendimizi, hem de yaşadıklarımızı çok daha kolay anlayabiliriz, yaşadıklarımıza çok daha kolay anlamları yükleyebiliriz.Eğer farkında değilsek, işte o zaman bedenimiz kendisini korumak için savunmaya...